18 Nisan 2010 Pazar

Türk Anayasa Düzeni (Özet)



27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 Anayasalarının Karşılaştırılması


A. 27 Mayıs 1960

B. 12 Eylül 1980



NEDENLER

A. DP’nin baskıcı rejimi, Atatürkçülükten ödünler, Orta sınıfın zayıflaması

B. Anarşi, terör, aşırı akımlar, irticai fikirler, Devlet organlarının ataleti


HEDEFLER

A. Hürriyet, demokrasi, hukuk devleti, iktidarı sınırlamak, devrimleri korumak, Sosyallik

B. Devlet otoritesini korumak ve pekiştirmek



YAPILIŞ

A. Orta rütbeliler, hiyerarşiye karşı, 38 kişi

B. Üst komuta heyeti, hiyerarşik, 5 Yük.Kom.




MEŞRULUK


A. DP iktidarın meşruluk kaybı ve direnme hakkı, TC ‘yi korumak ve kollamak

B. Devlet ve milletin parçalanmasını önleme, TC ‘yi korumak ve kollamak



MÜTTEFİKLER

A. Gençlik, üniversiteler, basın, aydınlar, ilerici kamuoyu, CHP

B.Muhtemel sessiz çoğunluk, sermaye güçleri, merkez sağ





İKTİDAR

A. TBMM yetkileri MKY’ye, Devlet Başkanı var, Başbakan yok, Devlet Başkanı Bakanlar Kurulunun da başı, iktidar Temsilciler Meclisi ile paylaşma

B. Daha geniş bir şekilde MGK’ne devri, Danışma Meclisi sırf danışma birimi



YARGI

A. Olağanüstü yargı (Yük. Adalet Divanı)

B. Sıkıyönetim Ask. Mah. yetkilerinin geniş.



REJİM

A. Liberalizme ve sola açık kitle canlılığını teşvik, Partiler açık (DP hariç), 18 Ay

B. Sola kapalı, merkez sağa açık, baskıcı, tüm yurtta sıkıyönetim, kapalı ve kapatıcı,38Ay



ANAYASA

A. Devleti ve iktidarı sınırlamalı

B. Devleti ve otoritesini pekiştirmeli



İSİMLENİŞ

A. “DEVRİM”

B “HAREKAT” (Bayrak Harekatı)



Dar Anlamda Cumhuriyet :

Monarşinin karşıtı olarak tanımlanır. Devlet Başkanı’nın ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli sürelerle göreve geldiği hükümet şeklidir. Kısaca başka yönetim organlarının özellikle devlet başkanının veraset dışı yoldan ya da seçimle belirlendiği hükümet şekli kavranmalıdır.



Geniş Anlamda Cumhuriyet :

Egemenliğin bir kişi ya da zümreye değil toplumun tümüne ait olduğu modeli ifade eder. Burada bir devlet şekli ile karşı karşıyayız. Çünkü devlet şekillerinin sınıflandırılmasında bir ölçüt de egemenliğin kime ait olduğudur. Burada cumhuriyet ve demokrasi kavramları adeta özdeşleştirilmektedir. Ama bu iki kavram arası bir bağ yoktur. Geniş anlamda Cumhuriyet ile dar anlamda cumhuriyet kavramları iç içe geçebilir. Geniş anlamda Cumhuriyet ile dar anlamda cumhuriyet kavramları iç içe geçebilir. Eğer egemenlik topluma aitse, zaten bütün devlet organları seçimle belirlenmek durumundadır.



Türkiye’ye Özgü Anlamıyla Cumhuriyet :

Dar ve geniş anlamda cumhuriyet sadece Türkiye’de değil değişik ülkelerde de var olan anlayış biçimleridir. Fakat Atatürk’le ilgili olarak tamamen Türkiye’ye özgü sayılabilecek bir cumhuriyet versiyonu vardır. (Benim en büyük eserim Türkiye Cumhur ilgili olarak tamamen Türkiye’ye özgü sayılabilecek bir cumhuriyet versiyonu vardır. (Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir sözü ile anlatılmak istenen Türk Devrimi’dir.



Atatürk Milliyetçiliği :

1921 ve 1924 Anayasalarında milli egemenlik temel ilkelerden biriydi. Milliyetçilik ise, milli devrimin anayasalarında yer almıyordu. 1937 yılında parti – devlet kaynaşması sürecinde CHP’nin altı umdesinden biri olan milliyetçilikte anayasallaştırıldı.

Esasları :

1. Hiçbir faaliyetin Türk Milli menfaatlerinin ...

2. Millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olmak

3. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi

4. Resmi dilin, eğitim – öğretim anadilinin Türkçe olması

5. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü

6. Bazı dillerin kanunla yasaklanabilmesi (2001 Anayasa değişikliği ile kaldırıldı.)



Atatürk Milliyetçiliği dışta bağımsızlıkçı ve barışçı, dışta da bir hukuki bağ olan vatandaşlık temeline dayalıdır. Birleştirici unsur birlikte yaşama iradesidir.



Laiklik :

Laiklik hem genel ve evrensel hem de ülkelere göre değişen seküler bir kavramdır. Laiklik sözcüğünün etimolojik kökeni Yunanca ve Latincedir. Laiklik; ruhbandan olmayan, halka ilişkin, din işleriyle ilgisi bulunmayan demektir.



Secularism :

Anglosakson dünyasına ait bir terimdir. Din ve ruhban dışılık ya da dünyasallık anlamına gelir.



Türk Pozitif Hukuku :

Laik ya da seküler devlet, dine dayanmaz şeklindedir.

a. Devletin dine dayanmaması ilkesi

b. İlkenin yargı yolu ile korunması

c. Devlet – Din ayrılığı sorunu

d. Dinsel alanla ilgili özgürlükler



Militan Demokrasisi :

Türkiye’ye özgü bir kavram değildir. Mücadeleci demokrasi adı verilen bu anlayış, II. Dünya Savaşı’ndan sonra batı demokrasilerinden bazılarında demokrasiyi tehdit eden tehlikelere karşı hukuki ve cezai önlemler alınmasını ifade eder.


1982 Anayasa’sının yapım özelliklerinin demokratik anayasacılığın ana ilkeleri ile karşılaştırılması :


A. DEMOKRATİK ANAYASACILIK
B. 1982 ANAYASASI


ORTAM

A. Özgür, çoğulcu bir kamuoyu rejimi
B. Baskı altında


PARTİ

A. Serbest
B. Yasaklı ve fesh edilmiş


MECLİSLER

A. Seçilmiş, serbest, demokratik temsil
B. Askeri güz ve atanmış danışmanlar


KABULÜ

A. Demokratik meclisler veya halkoylaması
B. Askeri bir otorite ve güdümlü anti demokratik halkoylaması (plebisit)



Demokratik Anayasalcılığın özellikleri A. dakiler gibidir. 1970’lerde demokrasiye geçiş ya da dönüş yaşayan Portekiz, İspanya ve Yunanistan’da izlenen yöntemler bunlardır. Türkiye’de uygulanan usûl demokratik anayasa yapımından uzak, Latin Amerika ülkeleri ile Pakistan ve Arnavutluk’unkine benzer. Halk oylamasındaki oyların yüksekliği bu anayasanın temelinden güçlü, gönüllü ve bilinçli bir toplumsal kabulün olduğu anlamına gelmez.



12 Eylül müdahalesini yapanların 1961 Anayasa’sını yorumlaması :

Kenan EVREN, 12 Eylüle gelinmesinde 1961 Anayasası’nı sorumlu tutmaktadır. Hukuk devleti yalnız bireyin müdafaası olarak yorumlanmış, milletin ve devletin müdafaası sahipsiz kalmıştır. Genel düşünce 1961 Anayasası’nın;

 Anarşi ve terör yanlılarının etkisizleştirilmesine engel çıkardığı

 Yürütmeyi zayıf düşürdüğü

 Kuvvetler arası çatışmaya zemin hazırladığı yönündedir.



Bunun önlenebilmesi için;

 Yeni bir anayasal yapılanma olmalı

 Milletin ve devletin otoritesi güçlendirilmeli

 Yürütme rahat bir şekilde çalışabilmeli

 Cumhurbaşkanlığı sembolik bir makam olmaktan çıkarılmalı

 Grevler ve gösteriler sınırlanmalı

 Kominist ve antilaik fikir akımları önlenmeli

 Özgürlüklerin kötüye kullanılmasının önüne geçilmeli

 Yargının idareyi kösteklemesine son verilmelidir.



Temel hak ve özgürlüklerle ilgili kavramlar ;



Öze Dokunmama :

Bir hak veya hürriyetin kullanılmasını açık veya örtülü bir şekilde kullanılmaz hale koyucu veya güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı olan sınırlamalardır. 1982 Anayasası öze dokunucu sınırlamaları, yalnızca o hak ve özgürlükleri tümüyle kullanılmaz hale getiren, belirli bir özgürlüğün kullanılmasını tamamen ortadan kaldıran sınırlamalar olarak belirtir.



Durdurma :

1982 Anayasası’nın 15. Maddesi “Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması ile ilgilidir. Durdurma, daraltma anlamına gelen klasik sınırlamadan çok daha ileri bir müdahaledir. Temel hak ve özgürlüklerin kısmen ya da tamamen askıya alınması, kullanımların engellenmesidir. Durdurma ile anayasanın hükümleri de askıya alınmış olur.



Dokunulmaz Alanlar :

Mutlak koruma altındaki hak ve güvenceler demektir.



Sınırlama :

Anayasa ilk şeklinde temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanacağını bildirir. Ancak “kanunla” şeklindeki 1961 Anayasasında yer almıyordu. Kanunla düzenleme İHAS’ta geçen bir düzenlemedir.



Ölçülülük :

Durumun gerektirdiği ölçüde müdahale ile yetinme ve daha ilerisine gitmeme kuralıdır. “Elverişlilik, gereklilik, orancılık” ; yani alınan kayıtlayıcı ve durdurucu önlemler meşru amaçların gerçekleştirilmesine elverişli, gerekli ve zorunlu olmalı, bunlarla hedefler arasında dengesizlik ve orantısızlık olmamalıdır. Özgürlüklerin sınırlandırılması kıstaslarından biri olarak amaç ve araç arasında ölçülü bir bağlantının kurulmuş olmasıdır.



AİHAS Koruma Mek. buna “orantılılık” demektedir. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda verdiği kararlardabu konuda verdiği kararlarda 3 önemli nokta:

1. Sınırlamalar öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz

2. Olağanüstü yönetimler altında temel hak ve özürlüklerin kullanılmasının özürlüklerin kullanılmasının özürlüklerin kullanılmasının tamamen veya kısmen durdurulmasına ancak durumun gerektirdiği ölçüde izin verilir. Olağan hallerde ise bunun öncelikle geçerli olması gerekir.

3. Öngörülen amaçlar veya nedenler bahane edilerek başka bir amaca ulaşmak hak ve özgürlükler sınırlanmayacaktır. Sınırlanmış olsalar bile getirilen sınırlama zorunlu kılındığından fazla olmayacaktır. Amaç ve sınırlama orantısı her halde korunacaktır. Ölçülülük ilkesi demokratik toplum korunacaktır.



Ölçülülük ilkesi demokratik toplum düzeni ve hukuk devleti kavramlarının bir uzantısıdır. Anayasa Mahkemesi 1982 Anayasa’sı döneminde verdiği bir kararda özgürlükler ancak istisnai olarak ve demokratik toplum düzeni istisnai olarak ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde kısıtlanır demektedir.

Ölçülülüğün üç alt unsuru :

1. Kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olması

2. Bu aracın gerekli yada zorunlu olması

3. Araç ile amaç arasında dengeli bir orantı olması



Ölçülülük ilkesi 2001 yılında Anayasal bir norm haline gelmiştir.



Birey – Devlet İlişkisi

1. Genel esaslarda farklılaşma vardır. Düşünce ve mülahazaların bile korunma göremeyeceği noktasında faaliyetler şeklinde bir sınırlamaya gidiş vardır.


 13. Maddenin genel ve özel sınırlama olmaktan çıkarılıp özel sınırlama sebeplerine ilgili özel maddelerde yer verilmesi

 13. Maddenin genel koruma hükmüne dönüştürülmesi.

 14. Maddedeki kötüye kullanma hükümleri de kişiler açısından daha ölçülü hale getirilmiştir.

 İnsan Haklarına dayanması hükmü kabul görmüştür



2. Hak ve özgürlüklere ilişkin olarak gözaltı sürelerinin kısaltılması, yakınlara haber verme şartının kesinleştirilmesi, özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme özgürlüğü, seyahat ve yurt dışına çıkma serbestliği esaslarının iyileştirilmesi ilk başta dikkati çeken olumluluklardır.



3. Toplu hak ve özgürlükler konusunda ;

 Dernek, sendika, meslek kuruluşu, kooperatifler ve vakıflarla ilgili kısıtlama ve işbirliği yasaklarının kaldırılması

 Kamu çalışanlarının sendikal haklarının tanındığı,

 Toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda mülki amirlere erteleme ve yasaklama yetkilerinin kaldırılması



Bütün bunlar olumlu birer adımdır fakat uyum yasalarının akıbetinin de beklenilmesi gerekmektedir.





Din – Devlet İlişkisi


1. Devletin Dine Dayanmadığı İlkesi

İçinde bir evrimi barındırır. (1876, 1921, 1923, 1924, 1937, 1961, 1982) Anayasa Md.24: Devletin dini esaslara dayanmadığını açıklar. Hiçbir faaliyet Anayasal ilkeler karşısında koruma göremez. Çünkü laiklik TC’nin kuruluş ve varlık felsefesinin temel taşlarından biridir.



2. İlkenin Yargı Yoluyla Korunması

Anayasa Mah., Yargıtay, Danıştay çok sayıda koruyucu karar almıştır. Laikliğe aykırı faaliyet gösteren siyasi partiler kapatılmıştır.



3. Devlet – Din Ayrılığı Sorunu

Karşılıklı olarak birbirine karışmama durumu ancak TR’de devlet bizzat kendisi üstlenmiştir. (Diyanet İşleri Başkanlığı) Anayasa Mahkemesi Diy.İşl.Bşk. laiklik ilkesi gereği savunur çünkü dinsel örgüt değil resmi devlet dairesidir.



4. Dinsel Alanla İlgili Özgürlükler

Dini inanç konusunda herkes eşittir. Hiçbir dini inancı olmayanlar içinde bu geçerlidir. Nüfus cüzdanında din hanesinin bulunması anayasa aykırı değildir. İbadet özgürlüklerinin sınırlarının, özgürlüklerin kötüye kullanılmasını yasaklayan Md. 14 ile pekiştirildiği görülmektedir.


Hiç yorum yok:

Son Yorumlar

Son Konular

"Engellerden hiç biri, bilimden yararlanmayi engelleyemez. " K. ATATÜRK